Merhaba,
Hep söylenir “Yüksekte yetişen kahve daha iyidir.” diye. Bunun nedeni ya söylenmez ya da yavaş geliştiği için denip geçilir. Ama tam olarak neden olduğunu sonunda anlamazsınız. Bu yazıda bu konuya açıklık getirmek istiyorum.
İlk okul 6-7 sınıf fen bilgisi dersine gidelim hep beraber #bttf konumuz Oksijensiz solunum yani Anaerobik solunum. Sizin ne kadar hatırladığınızı bilmiyorum ama Fen bilgisi en sevdiğim derslerden biriydi o yüzden ben bir şeyler hatırlıyorum. Solunum dediğimiz zaman hemen aklımıza nefes alıp verme konusu gelir ama hücre seviyesinde solunum bundan fazlasıdır aslında. Aldığımız nefes hücresel solunumda kullanılan bir yakıttır aslında. Organik moleküllerdeki biyokimyasal enerjinin ATP’ye dönüştürülme sürecidir. Hücre içerisinde gerçekleştiği için hücresel solunum denir. Glikozun hücre sitoplazmasında yıkılarak enerjiye dönüştürülmesidir olay aslında.
Eğer bunu oksijensiz olarak yaparsa buna oksijensiz solunum denir. İnsan oğlu olarak bu yeteneğe sahibiz aslında. Vücudumuz oksijenli solunumun yetmediği yerde enerji ihtiyacı için oksijensiz solunuma başvurur. Çok uzun süre kardio yaptığınızda, çok ağır yükler kaldırdığınızda ya da yüksek irtifa yürüyüşleri yaptığınızda bunu bolca görürsünüz. Oksijensiz solunumun yan etkilerinden biri Laktik asittir. Yeni spora başlayanların “hamlaşmışız yauuu” demelerinin sebebi laktik asittir. Ya da spor sırasında çabuk yorulmalarının; Vücutları oksijenli solunum ile gerekli enerji üretemediğinden hemen oksijensiz solunum devreye girer ve yorulursunuz. Yoğurdun mayalanması işlemi sırasında da aynı laktik asit ürünü ortaya çıkar. Bu yüzden yoğur yediğimizde ya da ayran içtiğimizde uykumuz gelir.
“Vay arkadaş, bunun kahve ile ne alakası var?” dediğinizi duyar gibiyim. Tamam bağlıyorum konuyu 🙂 Bu yaptığımız oksijensiz solunum olayını bitkiler de yapabiliyor. Yüksek irtifada daha hava daha seyrek olduğunu için daha az oksijen ve karbondioksit var. Yüksekte yaşayan bitki fotosentez ile dallarını, yapraklarını en önemlisi meyvelerini büyütmek için gerekli enerjiyi oksijensiz solunum ile gerçekleştirir ve yan ürün olan laktik asit ortaya çıkar.
Laktik asit bizim için itici gibi görünse de kahve üzerinde çok iyi etkileri vardır. Birincisi meyvemsi asiditeyi arttırır; böylece daha parlak bir fincana sahip olursunuz, Düşük irtifada yetişen kahvelerde bulunan acılığı yumuşatır. Gelişim yavaş olduğu için selülozik bağların içinde daha çok flavonoids birikir daha aromatik ve yoğun(dense) bir kahve çekirdeği ortaya çıkar.
Bu kadar güzel şeyin yanında daha az enerji ile meyve üretmeye çalışan ağaçların daha az ürün verdiğide bir gerçektir. Aynı bölgede yetişen aynı varyeteden olan ağaçlar düşük irtifada 10 kg meyve verirken yüksek irtifada 5kg meyve verebilir. Çiftçi bu ve diğer bazı sebeplerden dolayı yüksekte yetişen kahvesini farklı bir lotta daha yüksek fiyata satmak isteyecektir ki bu çok normaldir; Daha az üretim, daha çok meşakkat.
Olayın arz/talep dengesi de var tabi. Çok büyük miktarda tüketimi olan zincir kahve dükkanları standardı yakalamak için farklı farklı yüksek irtifa kahveleri almak yerine, bol üretim yapan düşük irtifa çiftlikleri tercih ediyor.
Sanırım yüksek olayını birazda olsa aktarabilmişimdir.
Sürç-i lisan ettiysek affola.
3 comments on “Yüksekte yetişen kahveler neden daha iyidir?”
Serdar DESTİCİOĞLU
Kahve hakkında önüme uçan gazete kağıdını bile okuyorum. Bu detayı ilk kez sizde okudum. Klavyenize sağlık Sağolun.
Birol
Maşallah. Kahve konusuna yüksek lisans yapmış gibisiniz. Tebrikler. Bir konuda kendini geliştiren kişileri herkes sever.
Uğraş Kaynarca
Keyifle okudum ve bilgilendim. Teknik detaylar kusursuz işlenmiş. Emeğinize sağlık. Teşekkür ederim